Kremalı mantarlı senaryo çorbası
Gandalf Khazad-dûm köprüsünde düşmeyi reddedip Balrog’u ulu orta öldürünce senaryoda bir şeylerin garip gittiğini hissetmiştim. Fakat Amon-Hen topraklarında Boromir’i kurtarana kadar, olayların bu kadar sarpa saracağını da hiç ummamıştım. “Acaba ben mi yanlış hatırlıyorum?” diye düşünürken “Frodo ile Sam’i sandala sağ salim ulaştırın” görevini oynadığım anda film koptu. Bu dakikadan itibaren senaryo tam anlamıyla çorbaya döndü. Boromir ile Miğfer Dibini savunma görevi mi dersiniz, Aragorn’un ölüp bir sonraki bölümde dirilmesini mi dersiniz (sonuçta birinin ölüler ordusunu çağırması lazım öyle değil mi?) artık siz karar verin. Her şey bir yana oyunun motoru ile hazırlanmış ara demoların dahi biraz evvel oynadığımız bölümü inkâr etmesi en garibi. Bazen kahramanlarımızın ulaşmamaları gereken yere kadar gittiğimiz oluyor. Dolayısıyla biraz sonra izleyeceğimiz videoda az evvel yaptıklarımız ile hiç alakası olmayan olayları izleyebiliyoruz. Her bölümde yapmamız gereken görev ise hep aynı; “Bütün düşman birimlerini yok et.”. Garip olan ise kötü tarafı oynarken her bölümde Gimli ve Legolas’ı öldürmemiz ve bir sonraki bölümde yine karşılaşmamız. Oyunu yapanlar burada neyi düşündüler çok merak ediyorum. Miğfer Dibi ise görev anlamında kitabı en inkâr eden bölüm.
Gelin Miğfer Dibi’ni bir gözden geçirelim. Saruman’ın devasa ordusu gelmeden hemen evvel Elf’ler Rohan'a yardıma gelir ve surlara dizilirler. Buraya kadar her şey güzel. Fakat ordular hücuma kalktığı anda her şey değişiyor. Merdivenlerin surlara dayanıp, düşmanın içeri girmesiyle birlikte (eğer surlara atlı süvari yerleştirmediyseniz!) herkes ölüp bitiyor. Geriye kahramanlarımız; Aragorn, Legolas, Gimli, Eowyn, Boromir(!) ve Theoden kalıyor. Belki inanmayacaksınız ama bu altı kişi ile tüm Uruk-hai ordusunu yenmek mümkün. Keza öyle de oluyor. Surların iç kısmında ürettiğiniz askerler pıtır pıtır dökülüyorlar. Sol üst köşede geri sayım yapan saat tek bir anlama gelir diye düşünüyorsunuz; “Süre dolacak ve Gandalf, Rohan süvarileri ile birlikte yardıma gelecek.”. Fakat süre bittikten sonra gelen giden olmayınca şaşırmamak elde değil. Üstelik savaşın her anında Gandalf’ın “En kötü anlarda bile umut vardır.” sesinin duyulması “Dayanın geliyorum” anlamına çıkar diye düşünüyorsanız yandınız demektir.
Büyük Miğfer Dibi savunmasından başarıyla çıkmanın en kolay yolu; surlara atlı birimler yerleştirmek. Mantık dışı bir hareket olmasına rağmen, atlı birimlerin yayaları ezip geçtiğini düşünürsek çok kolay bir şekilde bölümü tamamlayabiliyoruz. Diyelim tüm saldırıları bertaraf ettiniz ve Miğfer Dibi’ni korudunuz. Şimdiki göreviniz tüm Uruk-Hai kamplarını yok etmek! Kitabı okumuşsanız ve senaryonun değiştirilmesine tahammül edemiyorsanız; size tavsiyem bu noktadan itibaren senaryoyu oynamayı bırakın. Çünkü daha çok sinirlenirsiniz. Skirmish ve multiplayer modları daha çok hoşunuza gidecektir. Ne de olsa onlarda hikaye yok.
Güzellikleri görmezden gelemeyiz
BfME’ün teknik detaylarına baktığımızda RTS türünde bir şaheserle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Daha ilk bölümden itibaren haritaların detaylarına, görsel efektlerin güzelliğine şahit olmak mümkün. Genel yapı itibariyle iyi sistemlerin ve ortalamanın üstündeki grafik kartlarının oyunu görsel şölene dönüştüreceğini söyleyebilirim. İlk olarak karakter animasyonları inanılmaz derecede kaliteli. Büyük savaşlar esnasında eğer zoom yapmayı denerseniz; her birimin savaştığını, silahını düşmanına doğru sapladığını görüyoruz. Büyük yaratıkların, küçük birimleri savurmasını izlemek ise tam bir keyif. Tabii ki sizin birimleriniz uçuşmuyorsa. Büyü yapan karakterlerin efektleri FPS oyunlarını aratmayacak cinsten. Düşük sistemlerde grafik ayarlarını kısmak zorunda kalacağınızdan detaylı dokular yok oluyor ama animasyonların güzelliği bu eksiyi hemen telafi ediyor. Ara videoların oyun içi motor ile düzenlendiğinden biraz sönük kalıyorlar ama yine de güzeller.
Ses ve müzik konusunda her şey dört dörtlük. Seslendirmelerin tamamı filmdeki aktörler tarafından yapılmış. İyi tarafı oynarsak Gandalf’ı seslendiren; Ian McKellen, kötü tarafı oynar isek; Saruman’ı seslendiren Christopher Lee oyunu ve hikayeyi anlatıyor. Oyun içinde ise savaşlardaki bağrışmalar ve savaş sonundaki sevinç sesleri çok güzel. Müzikler ise tek kelime ile mükemmel. Zaten filmin müzikleri olduğundan çok başarılılar ama oyun içinde bu müzikler ile savaşmak inanılmaz bir keyif.
Senaryo olarak umduğunu bulamayanlar için multiplayer ve skirmish modu biçilmiş kaftan. Skirmish modunda 4 farklı ırk seçeneğimiz var. Gondor, Rohan, Isengard ve Mordor. Aslında çoklu oyuncu modunda, Gondor’un Rohan’la ya da Isengard’ın Mordor’la yaptığı savaşlar çok eğlenceli olabiliyor. Bu oyun modlarında herhangi bir senaryo zorlaması olmadığından tek yapmamız gereken düşmanları öldürmek. Ancak oyunun yapısı gereği, harita üzerindeki kamp noktalarını ele geçirmek çok büyük önem kazanıyor. Genelde oyunun sonlarına doğru bir kovalamaca yaşanıyor. Kaynak üretimi konusunda derinlik olmaması ve en çok asker üretenin kazandığı bir oyun olduğundan, önemli stratejik kararlar vermeye fırsat kalmıyor.
Skirmish oyunlarında yapay zekânın gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim. Haritadaki noktaları çok çabuk ele geçirip hemen önemli noktalarda pusu kuruyorlar. Hızlı olanın kazandığı bu oyun modunda haritayı en geniş ölçüde elinde tutabilen taraf çok büyük avantaj sağlıyor. Fakat bu modun tek eksik yanı yükleme ekranı esnasında düşmanın nerede olduğunu göstermesi. Böylece saldırıların az çok nereden geleceğini tahmin edebiliyoruz.
Nihai sonuç
Artık son sözleri söylemenin vakti geldi. The Battle for Middle, E3 fuarındaki büyük süksesinin ardından, senaryo bazında insanları büyük hayal kırıklığına uğrattığı bir gerçek. Ancak oyunun teknik yapısı inanılmaz derecede başarılı. Haritalar son derece detaylı, görev sayısı çok ve her iki tarafın da kendine has senaryosu olması insanı uzun süre oyalıyor. RTS sevenler ya da Orta Dünya’ya hayran olanların gözü kapalı alması gereken oyun, ortalamanın üstü sisteme ihtiyaç duyuyor olması herkesi sevindirmeyebilir. Eğer senaryo hatalarını görmezden gelirseniz bir solukta bitirilebilecek kadar güzel atmosfer sunuyor BfME.
Yazıya kötümser bir hava kattığıma ve genelde hatalar üzerinde durduğuma bakmayın. Bu oyun Yüzüklerin Efendisi konseptini benimsememiş bir RTS olsa idi, mükemmel denilebilirdi. Ancak hem o ismi üzeride taşıyıp, hem de orijinal senaryoyu allak bullak hale getirmeye hiç hakkı olmadığını da unutmamak gerek.
Kafamı karıştıran bir konuyu sizlerle paylaşmam gerek. Boromir Miğfer Dibi’nde Aragorn’u kurtarmıştı ama Miğfer Dibi’ni savunan ve savaşı kazandıran Eowyn’di değil mi..?
Son zamanlarda oyun menülerinin fonları oldukça dikkatimi çekiyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan SW: Empire at War oldukça başarılıydı. Açıkçası BFME 2 ondan da başarılı! Muhtemelen oyun içi görüntülerin üzerlerinden biraz geçilerek hazırlanan arka plan, Yüzüklerin Efendisi serisinin bildik ezgileriyle beraber, tam manasıyla masalsı, beynin hayal gücünü kontrol eden kısmını canlandıran bir boyut kazanmış. Eğer fondan gözünüzü alıp, menüdeki fonksiyonlara bakacak olursak; Tutorials, Solo Player, Multiplayer, Options ve My Heroes seçeneklerini görüyorsunuz. Bunlardan biraz bahsetmek gerekirse, Tutorials oyunu öğrenme bölümü. Özellikle ilk oyunu oynamamışlar için mutlaka tutorials denenmeli. Aksi halde oyuna alışmak oldukça zor olacaktır. Multiplayer ile arkadaşlarınız ile Orta Dünya üzerinde parti(!) veriyorsunuz. Dilediğiniz haritayı seçip, ister Elf diyarında ister Goblin mekanında düşmanlarınıza Orta Dünya’yı dar ediyorsunuz. Options ile ayarlarımızı, özellikle performansa dayalı ayarları yapıyoruz. Menüde bulunan My Heroes ise önceki BFME’de de tanışmadığımız bir yenilik!
Aragorn, Legolas, Gimli, Gandalf... eskidi! Şimdi sıra bende!!
My Heroes’e tıkladığımızda Create a Hero ekranı açılıyor! Bu demek oluyor ki, kendi kahramanlarımızı yaratabiliyoruz! İlk olarak yaratacağımız karaktere sınıf seçiyoruz. İnsan mı, Elf mi yoksa başka bir tür mü olacağı burada belli oluyor. Oranın hemen aşağısında ise seçtiğimiz türe göre tipler açılıyor.Kadın-Erkek gibi ayrımları buradan yapabiliyoruz. Hemen sonraki ekranda ise görsel özelliklerimizi ve Orta Dünya tarihine yazdıracağımız ismi yazıyoruz. En aşağıda kullanacağımız renkler bulunuyor. Onları da seçtikten sonra kahramanımız Orta Dünya’nın destansı öyküleri atılmak için hazır hale gelmiş oluyor! Bu yeni özellik belki de Orta Dünya’yı kahramana boğacak ancak oyuncular için güzel bir eklenti olmuş My Heroes. Böylelikle savaşlarda kendimizi geliştirmeye çalışırken, oyundan daha fazla RPG tadı alabiliriz.
Geldik Solo Play’e. Yapımla ilgili en gerçek yargılara buradan ulaşacağız. Solo Play’in üzerine geldiğimizde açılan menüde, Load Game haricinde 4 tane seçenek var. En üstten anlatmaya başlayalım. İlk olarak karşımıza Skirmish çıkıyor. Strateji oyunlarında sıklıkla karşılaştığımız Skirmish mod’u, ne eksik ne fazla bir şekilde BFME 2’deki yerini almış. Kendi haritamızı seçiyoruz, savaş alanındaki ırkları belirliyoruz, kimlerin düşman kimlerindost olacağına karar veriyoruz ve oyuna başlıyoruz. Yani her kuralın size ait olduğu bir oyun stili Skirmish. Hikaye mod’larından tamamen ayrı.
Sıra tabanlı mod!
Oyunun mod’ları arasında War of the Ring’i görünce şaşırdım. Başta Yüzüklerin Efendisi için hazırlanan ilk strateji oyunu War of the Ring ile bağlantısı olabilir mi diye geçirdim aklımdan. Ancak tıkladığımda, o son derece başarısız oyun ile hiç bir bağı olmadığını gördüm. War of the Ring mod’u, oyuna masaüstü öğeler ekliyor. Yani bir haritamız var.Haritada şehirler gözüküyor. Hangi şehirde hangi ordu var görebiliyorsunuz. Sıra tabanlı olan bu bölümde sizden istenen, düşmanlarınızı yok etmeniz. Ancak eğer onlarla aynı sınırda yaşatamıyorsanız, önünüze çıkan şehirleri ele geçirmelisiniz. Bunun için de ordu yaratmalısınız. Evvela işe kaynak ve asker çıkartmak için bina yaparak başlıyorsunuz. Tabi bu bölüm sıra tabanlı olduğu için beklemek zorundasınız. Bir seferde yapacağınız tüm hamleleri yaptıktan sonra “turn” tuşuna basarak, hakkınızı tamamlayıp sırayı rakibinize veriyorsunuz. O da tüm hamlelerini yapıyor ve tekrar sıra size geliyor. Tabi bina veya askerüretimi gerçek zamanlı oynanıştaki gibi sürekli devam etmediği için, örnek olarak her turda %25 (yaptığınız binaya veya askerin niteliklerine göre daha fazla veya az da olabilir.) tamamlanıyor. Bu sıra tabanlı oynanış ta ki, düşman ile sizin aynı topraklar da buluşmanız ile son buluyor. Bu sefer bildik, savaş haritası açılıyor ve RTS’ye dönüyor oyun. Burada size yardım etmeleri için birlikler geliyor ancak bölüme göre kimi zaman 20 dakika sonra geliyorlar. Sizde bu 20 dakikayı, düşmana mağlup olmadan tamamlamaya çalışıyorsunuz. Ardından takviye kuvvetleriniz gelince işler biraz daha yoluna giriyor.